Duruşmanın Kapalı Yapılması Ne Demek? Gerçek Hayattan Hikâyelerle Hukukun Sessiz Yüzü
Adliyeye yolu düşen herkes bilir; mahkeme salonlarının atmosferi kendine has bir ciddiyet taşır. Ancak bazı davalarda o salonlara dışarıdan kimse alınmaz, kapılar kapanır ve süreç “kapalı duruşma” adı verilen özel bir şekilde yürütülür. Peki neden bazı duruşmalar kamuya açık yapılmaz? Bu uygulamanın amacı nedir? İşte bu yazıda, hem hukuki gerçeklerle hem de hayatın içinden örneklerle “duruşmanın kapalı yapılması” kavramını derinlemesine anlamaya çalışacağız.
—
Duruşmanın Kapalı Yapılması Ne Anlama Gelir?
Normal şartlarda, adalet sisteminde şeffaflık esastır. Anayasal bir ilke olarak mahkemeler, kamuya açık şekilde yürütülür; toplum, yargının işleyişini izleyebilme hakkına sahiptir. Ancak bazı durumlarda, bu ilke istisna ile karşılaşır ve duruşma “kapalı” olarak gerçekleştirilir.
Kapalı duruşma; davaya taraf olmayan kişilerin, basının ve hatta bazen davanın tarafı olan bireylerin dahi salona alınmadığı, sadece yargı sürecinde gerekli görülen kişilerin bulunduğu bir yargılama biçimidir. Bu uygulama, çoğu zaman kişisel hakların korunması, kamu düzeninin sağlanması veya özel hayatın gizliliğinin temini amacıyla tercih edilir.
—
Hukuki Dayanak ve Nedenleri
Kapalı duruşmaların temel dayanağı, birçok ülkenin anayasasında ve ceza muhakemesi kanunlarında yer alır. Türkiye’de de Anayasa’nın 141. maddesi “Duruşmalar herkese açıktır. Ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına karar verilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Başlıca Nedenler
Özel hayatın gizliliğini korumak: Cinsel saldırı, çocuk istismarı, aile içi şiddet gibi davalarda mağdurun mahremiyetini korumak amacıyla duruşmalar genellikle kapalı yapılır.
Kamu düzenini sağlamak: Terörle ilgili davalarda güvenlik gerekçesiyle duruşmalar kapalı olabilir.
Devlet sırlarının korunması: Casusluk ya da devlet güvenliğini ilgilendiren dosyalarda gizlilik ön plandadır.
Tarafların psikolojik bütünlüğü: Özellikle çocuk tanıkların yer aldığı davalarda onların travmatize olmaması için duruşmalar kamuya kapatılır.
—
Gerçek Hayattan Bir Örnek: Gizliliğin Koruduğu Bir Hakikat
2018 yılında Türkiye’de görülen bir cinsel istismar davasında mahkeme, duruşmanın kapalı yapılmasına karar verdi. Gerekçe, mağdurun henüz 15 yaşında olması ve ifadesinin kamuya açık şekilde verilmesinin psikolojik olarak yıkıcı etkiler doğurabileceği endişesiydi.
O duruşmada salonda yalnızca hâkim, savcı, avukatlar ve uzman psikologlar bulunuyordu. Basın ve izleyiciler dışarı çıkarıldı. Bu karar sayesinde mağdur, ifadesini güvenli ve destekleyici bir ortamda verebildi. Bu örnek, kapalı duruşmaların kimi zaman sadece bir “hukuki formalite” değil, aynı zamanda insan onurunu koruyan bir kalkan olduğunu gösteriyor.
—
Veriler Ne Söylüyor?
Adalet Bakanlığı’nın 2023 verilerine göre Türkiye’de görülen ceza davalarının yaklaşık %7’si kapalı duruşma kapsamında yürütüldü. Bu oran, çocukların taraf olduğu davalarda %60’a kadar çıkıyor. Ayrıca, kapalı duruşmaların %80’inde gerekçe olarak “özel hayatın gizliliği” ve “psikolojik etkiler” gösteriliyor.
Bu istatistikler, uygulamanın istisna olmaktan çıkıp bazı dava türlerinde temel bir yöntem haline geldiğini ortaya koyuyor. Özellikle dijital suçlar, siber taciz ve sosyal medya üzerinden işlenen hak ihlalleri gibi yeni nesil davalarda da kapalı duruşma talepleri son yıllarda hızla artıyor.
—
İnsan Hikâyeleri: Sessiz Salonlarda Adalet
Kapalı duruşmaların ardında sadece hukuki kararlar değil, gerçek insanların hikâyeleri vardır.
Bir anne, çocuğunun istismar davasında kimseye anlatamadığı acısını sadece hâkime ve psikoloğa anlatabilir.
Bir gazeteci, devlet sırrı niteliğindeki bilgileri açık duruşmada ifşa edemeyeceği için kapalı oturumda ifade verebilir.
Bir kadın, ev içi şiddet davasında toplum önünde değil, sadece yargı önünde konuşabildiği için kendini güvende hissedebilir.
Bu hikâyeler, kapalı duruşmaların sadece bir prosedür olmadığını, adaletin insani boyutunun bir yansıması olduğunu gösterir.
—
Sonuç: Adalet Her Zaman Göz Önünde Mi Olmalı?
Kapalı duruşmalar, ilk bakışta adaletin şeffaflığına aykırı gibi görünebilir. Oysa gerçek tam tersidir. Bazen adalet, kalabalık salonlarda değil, sessiz ve korunaklı odalarda sağlanır. Bu uygulama, bireylerin haklarını, onurunu ve güvenliğini korumanın bir yolu olarak hukuk sisteminde önemli bir yere sahiptir.
Şimdi düşünme sırası sizde:
Sizce adalet her zaman “herkesin gözünün önünde” mi olmalı?
Gizlilik, adaleti güçlendiren bir unsur olabilir mi?
Yorumlarda fikirlerinizi paylaşın, bu sessiz ama hayati konuyu birlikte tartışalım.