İçeriğe geç

Çocuk teslimi kalktı mı ?

Toplumun Aynasında Bir Değişim: Çocuk Teslimi Kalktı mı?

Toplumsal yapıların karmaşık dokusunu çözümlemeye çalışan bir araştırmacı olarak, insan ilişkilerinin ve kurumların birbirine nasıl şekil verdiğini her zaman merak etmişimdir. Çocuk teslimi — yani boşanma sonrası ebeveynlerden birine çocuğun belirli günlerde “teslim edilmesi” uygulaması — uzun zamandır hem bireysel hem de toplumsal düzeyde tartışma konusu. Son yıllarda bu uygulamanın “kalktığı” ya da “değiştiği” yönündeki haberler, sadece hukuki değil, sosyolojik olarak da önemli bir dönüşümün işareti olabilir.

Bu yazı, çocuk teslimi uygulamasını bir yasa metninden çok, toplumun cinsiyet rolleri, kültürel normları ve ebeveynlik anlayışları açısından ele alıyor. Çünkü “çocuk teslimi kalktı mı?” sorusu, aslında “toplum çocukluk, ebeveynlik ve aile kavramlarını yeniden mi tanımlıyor?” sorusuna dönüşüyor.

Çocuk Teslimi: Hukuki Bir Kavramdan Fazlası

Çocuk teslimi, boşanmış ebeveynler arasında çocuğun belirli zamanlarda diğer ebeveyne götürülmesi sürecini ifade eder. Ancak bu basit görünen uygulama, derin bir toplumsal yapının izdüşümüdür. Yıllardır bu süreç, özellikle kadınlar açısından duygusal, ekonomik ve sosyal bir mücadele alanı olmuştur.

Devletin “çocuğu teslim etme” biçimi, genellikle kolluk gücü veya icra dairesi aracılığıyla gerçekleştiği için, anne-baba ve çocuk ilişkilerini hukukun soğuk yüzüyle karşı karşıya bırakır. Bu nedenle, çocuk tesliminin kaldırılması ya da dönüştürülmesi yalnızca bir hukuki reform değil; aynı zamanda toplumun “aile”ye bakışını yeniden inşa etmesidir.

Toplumsal Normlar ve Cinsiyet Rolleri Üzerinden Bir Okuma

Toplumun çocuk teslimi uygulamasına verdiği tepkiler, aslında cinsiyet rollerinin ne kadar kökleşmiş olduğunu gösterir. Erkekler, genellikle yapısal ve işlevsel alanlarda — yani kurallar, haklar, mülkiyet, zaman çizelgeleri gibi ölçülebilir düzenlerde — var olurlar. Kadınlar ise ilişkisel bağlar üzerinden, yani duygusal süreklilik, bakım emeği, sevgi ve sorumluluk kavramlarıyla ilişki kurarlar.

Bu fark, çocuk teslimi tartışmalarında açıkça görülür:

Bir baba, “çocuğumu görme hakkım elimden alınamaz” derken yapısal bir hak mücadelesi verir.

Bir anne ise, “çocuğumun düzeni bozulmasın, travma yaşamasın” derken ilişkisel bir süreklilik mücadelesi verir.

Bu iki bakış açısı, toplumun erkeklik ve kadınlık rollerini nasıl şekillendirdiğini, aileyi de bu roller üzerinden nasıl kurguladığını gösterir.

Kültürel Pratikler ve Duygusal İktidar

Türkiye’de kültürel olarak “çocuğun annede kalması” normu hâlâ güçlüdür. Bu norm, bir yandan kadınlara “annelik gücü” üzerinden duygusal bir iktidar sağlar, diğer yandan onları bakım emeğine mahkûm eder. Erkekler ise ekonomik sorumlulukla tanımlanan bir baba rolüne sıkışır.

Çocuk teslimi bu iki kültürel baskının kesişim noktasında durur. Çocuğun kime, ne zaman, nasıl “verileceği” tartışması, aslında bireylerin kendi kimliklerini ve rollerini yeniden tanımlama çabasıyla ilgilidir. Bu nedenle, teslim uygulamasının kalkması, sadece bir yasa değişikliği değil, aynı zamanda “çocuğun bir nesne olmaktan çıkarak özneleştiği” bir toplumsal farkındalığın da başlangıcı olabilir.

Yeni Dönem: Ortak Ebeveynlik ve Toplumsal Dönüşüm

Eğer çocuk teslimi gerçekten kaldırıldıysa — ya da uygulama biçimi köklü biçimde değiştirildiyse — bu, bireylerin ebeveynlik rollerini eşit düzlemde paylaşmalarının önünü açabilir. Ortak ebeveynlik (shared parenting) anlayışı, çocuğun bir tarafın mülkiyeti değil, her iki ebeveynin de aktif sorumluluğu altında olduğu fikrine dayanır.

Toplumun bu yönde dönüşmesi, sadece hukuk metinleriyle değil; günlük yaşam pratikleriyle, iş yerlerinin ebeveyn dostu politikalarıyla, okul sisteminin tarafsız yaklaşımıyla mümkündür.

Yani mesele “çocuk teslimi kalktı mı?” değil, “toplum çocukla birlikte yeni bir adalet duygusu geliştirebildi mi?” olmalıdır.

Sonuç: Aileyi Yeniden Düşünmeye Davet

Çocuk teslimi tartışması, aslında toplumun kendi aynasına bakmasıdır. Çünkü burada mesele yalnızca bir hukuki süreç değil, aynı zamanda bireyin toplumla, kadınla, erkekle, devletle ve çocukla kurduğu ilişki biçimidir.

Toplumsal normların değişimi, bireylerin deneyimleriyle birlikte şekillenir. Her bir ebeveynin, her bir çocuğun yaşadığı bu dönüşüm, geleceğin aile yapısını belirleyecek temel taşlardır.

Sizce toplum bu değişime hazır mı? “Teslim” kavramının yerini “paylaşım” alabilir mi?

Yorumlarda kendi deneyimlerinizi, gözlemlerinizi ve düşüncelerinizi paylaşarak bu dönüşümün bir parçası olabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
https://betexpergiris.casino/ilbet giriş yapbetexper